¶¶ŞİİRLER¶¶
1 sayfadaki 1 sayfası
¶¶ŞİİRLER¶¶
ATEŞ OLAN SÖZLERI SÖYLETTİN BNA Hayat bir bıçak sırtı yanarken gök ekinler Tonlarca ağırlıkta çelikten silindirler Buruşukluk bırakmaz,ütüler gökyüzünü Kirpi kulaklı toprak yağmur sesini dinler Söylerse yürek söyler sözlerin en düzünü Umudun memesine bir dokunsun dudağın Sular kabarcıklanır,ateşi çıkar dağın Şimşek parıltıları ufuklarda kol gezer Bu nasıl bir sevda ki kurur dilin damağın Her kuş senin resmini kendi gönlüne çizer Kime sorsam diyor ki,yitiğini kendin bul Düşsüz-duvarsız kaldım,öteler uğul uğul Bilmem nasıl kapanır aradaki uçurum Gözlerimde gezinir yol şaşmış bir karadul Tütsüle toprağımı benim ince yağmurum Çadırımın üstüne tıpır tıpır düştükçe Yer-gök çiçeğe durur çocuklar gülüştükçe Yalnızlığı unutur,içimde çoğalırım En acılı aşklar da bal olur bölüştükçe Azığım aşk olmasa kör yollarda kalırım Emi-alba parfümü egzotik bir rüyâdır Birleşimi lavanta,menekşe ve fulyadır Gökkuşağıyla yansır güzelim saçlarına Biraz sır,biraz cezbe,biraz malihülyâdır Asılır damla damla ince dal uçlarına Gece ay ışığında gölge aslını aşar Duman dağılıp gider,dağ yine dağca yaşar Kutsarım toprağımın kumunu çakılını Bir nehir yatağından nasıl fırlayıp taşar Bu şiirle öğrendim nasılın nasılını Çalgımın adı güzdür,dinlettiğim resital Meyve ağır basmazsa hiç eğik durur mu dal Vurgun yemiş gibiyim göç yolu üzerinde Med ve cezir uyumlu sulara saldım sandal Söz kıtlığı olur mu pişmiş bir sözerinde Kesin tahammülüm yok bahaneye ve cenge Ne zaman bir ah çeksem o an bozulur denge Lâl olur ağzım/dilim hepten kurak düşerim Kapılırım evreni ırgalayan ahenge Canânın kapısında cana ırak düşerim Ne zaman gökyüzünü okusa bir müneccim Ne memurluk isterim ne de o biçim tecim Kendimi bir denizin abisinde bulurum Güzel bir sese karşı çıra gibidir içim Umudum,bereketim,nerdesin ey yağmurum? Kapım-pencerem açık,kucağım seni bekler Dilimi ve gönlümü senin adın bezekler Saklandığın bulutun arkasından çıkta gel Kışa hazırlanmakta bütün börtü-böcekler Engel koyan utansın,her engeli yıkta gel Yazdan güze geçişin hüznüdür duyduklarım Seni hayâl ederim,adak oruç tutarım Gönül kabullenmiyor köşesiz sığlıkları Sensiz her yer karanlık,sensiz her şeyler yarım Gittikçe sıklaşıyor kuşların çığlıkları Ey sevgili,şiirin solmayan gül demeti, Bir can sana âşıksa dillendirmez nikbeti Kaptırır perçemini en delişmen akışa Şimdi seninle seni çağırmamın hikmeti Nakkâşını bulanlar takılır mı nakışa? Bir nehir yatağından taşınca böyle taşar Cins atlar yarışlarda koşunca böyle koşar Yeryüzü ve gökyüzü,hepsi benim özümde Hiç özünden ağlar mı ısmarlanmış nevhager? Saf aşkla yaşarım ki,katkı yoktur tözümde Haset yüreksizlerin kapalı kafesidir Göklerin gürlemesi bir muştunun sesidir Gözlerini oyarım kim eğri baksa sana Sözüm bir âyet değil salt şair nefesidir Ateş olan sözleri yine söylettin bana |
aL!- Mesaj Sayısı : 13
Kayıt tarihi : 27/03/10
Yaş : 29
GELBURAYA
SAYFA:
Geri: ¶¶ŞİİRLER¶¶
ŞİMŞEK PARİLTİSİNDA ÇEKTIM BU FUTOĞRAFLARİ VE SANA İMZALADIM
Ortalık tenhalaştı, meydan yağmura kaldı
Bulutlar alçaldıkça dağları efkâr aldı
Suları boşaltıyor sanki yüzlerce savak
Sanki olup bitenler bir anlık bir masaldı
Serinliği emiyor akkavak, ince kavak
Postacı tez buluyor adresi özelleri
Silip süpürmüş rüzgâr yoldaki gazelleri
Bir ücret beklemeden doldurmuş çukurlara
Her kaside öpmeden geçmiyor güzelleri
Perhizi bırakmaya yanaşmıyor fukara
Bir yorgun süvaridir yaşadığımız zaman
Işığa bakamıyor gözlerini ovmadan
Felsefe sözlüğümde yorgunluğun adı yok
Öteki teper gelir berikini savmadan
Kendinle cenkleşmenin kokusu yok, tadı yok
Ey gönlümün akışı, şiddetlenme, orda dur
Bir çalımın Kıpçak’tır, bir çalımınsa Uygur
Hız kesmeye gerek yok suları bulatmakla
Sevgi ne hendek dinler, ne zindan ne de bir sur
Gönül hep posta koyar ipliği çürük akla
Ey yârim, yağmur kuşum, derinlikli destanım
Yüreğimin gürlüğü bağım, bahçem, bostanım
Kanım kanını tutar hemen hemhâl olurum
Dünyayı umursamam, yalnız senin hastanım
Sana köprü olurum, sana sandal olurum
Ey cinim, çık dağlara, kayaları yuvarla
Çağı yeniden yoğur dağlara yağan karla
Islığıyla bileğler dişlerini her yılan
Seller altında kaldı çeltikler tarla tarla
Yalanan bir çakaldır sicili bozuk yalan
Tüylerini kabartmış suskun bakar serçeler
Şimşek parıltıları sanki camları deler
Dörtnala koşar atlar kılcal damarlarımda
Son kez bir horoz öter, son kez bir oğlak meler
Her ses içimi oyar düştükçe damla damla
Şakır şakır su döker değirmenin oluğu
Burcu burcu gül kokar sevenlerin soluğu
Duygu yoğunluğunun, düşünce aklığının
Nerede görülmüştür yaralısı, uluğu
Elbette farkındadır çorak çoraklığının
Ey sevgili böyle kal, değiştirme pozunu
Silkele yüreğime yüreğinin tozunu
Bu fotoğraf başkadır, nereden bakarsan bak
Dengede tutan sensin kantarın topuzunu
Ey ebrûlî karanfil, beyaz gül, kızıl zambak
Ortalık tenhalaştı, meydan yağmura kaldı
Bulutlar alçaldıkça dağları efkâr aldı
Suları boşaltıyor sanki yüzlerce savak
Sanki olup bitenler bir anlık bir masaldı
Serinliği emiyor akkavak, ince kavak
Postacı tez buluyor adresi özelleri
Silip süpürmüş rüzgâr yoldaki gazelleri
Bir ücret beklemeden doldurmuş çukurlara
Her kaside öpmeden geçmiyor güzelleri
Perhizi bırakmaya yanaşmıyor fukara
Bir yorgun süvaridir yaşadığımız zaman
Işığa bakamıyor gözlerini ovmadan
Felsefe sözlüğümde yorgunluğun adı yok
Öteki teper gelir berikini savmadan
Kendinle cenkleşmenin kokusu yok, tadı yok
Ey gönlümün akışı, şiddetlenme, orda dur
Bir çalımın Kıpçak’tır, bir çalımınsa Uygur
Hız kesmeye gerek yok suları bulatmakla
Sevgi ne hendek dinler, ne zindan ne de bir sur
Gönül hep posta koyar ipliği çürük akla
Ey yârim, yağmur kuşum, derinlikli destanım
Yüreğimin gürlüğü bağım, bahçem, bostanım
Kanım kanını tutar hemen hemhâl olurum
Dünyayı umursamam, yalnız senin hastanım
Sana köprü olurum, sana sandal olurum
Ey cinim, çık dağlara, kayaları yuvarla
Çağı yeniden yoğur dağlara yağan karla
Islığıyla bileğler dişlerini her yılan
Seller altında kaldı çeltikler tarla tarla
Yalanan bir çakaldır sicili bozuk yalan
Tüylerini kabartmış suskun bakar serçeler
Şimşek parıltıları sanki camları deler
Dörtnala koşar atlar kılcal damarlarımda
Son kez bir horoz öter, son kez bir oğlak meler
Her ses içimi oyar düştükçe damla damla
Şakır şakır su döker değirmenin oluğu
Burcu burcu gül kokar sevenlerin soluğu
Duygu yoğunluğunun, düşünce aklığının
Nerede görülmüştür yaralısı, uluğu
Elbette farkındadır çorak çoraklığının
Ey sevgili böyle kal, değiştirme pozunu
Silkele yüreğime yüreğinin tozunu
Bu fotoğraf başkadır, nereden bakarsan bak
Dengede tutan sensin kantarın topuzunu
Ey ebrûlî karanfil, beyaz gül, kızıl zambak
aL!- Mesaj Sayısı : 13
Kayıt tarihi : 27/03/10
Yaş : 29
GELBURAYA
SAYFA:
Geri: ¶¶ŞİİRLER¶¶
Gör Ne HâldeyimÇağırıyor, belli ki çok özlemiş;
Gece-gündüz hasretle yol gözlemiş,
Uçmak için kanatları sızlamış…
Geliyorum, telli turnam, yoldayım
Aşktan esrik düştüm, gör ne hâldeyim!
Çok direndim en sonunda “pes”dedim,
Keseceksen ellerimi kes dedim;
Eseceksen yüreğimde es dedim
Geliyorum, telli turnam, yoldayım
Ben sana gelirken gör ne hâldeyim!
Söyle dağlarına bizi saklasın,
İlk celsede davâmızı aklasın…
Ara-sıra kapımızı tıklasın,
Geliyorum, telli turnam, yoldayım
Ben seni düşlerken gör ne hâldeyim!
Göçmen kuşlar hazırlandı göçmeye
Gönlüm razı değil sensiz uçmaya
Gün doğarken Elmadağ’ı geçmeye
Geliyorum, telli turnam, yoldayım
Yollarda terör var, gör ne hâldeyim!
Gelişimi toroslardan ünlerim
Sustuğumda ufukları dinlerim
Senin ile şifrelenmiş genlerim
Geliyorum, telli turnam, yoldayım
Seni damıtırken gör ne hâldeyim!
Son leylek yuvada boynunu büker
Bir keklik aşkına ne diller döker
Beden acı çeker, ruh acı çeker
Geliyorum, telli turnam, yoldayım
Pusulam şaşırmış, gör ne hâldeyim!
Aşk, gönülde parlar, kana karışır
Aşk, en kadim bayram, küsler barışır
Karakoç’sa yollar ile yarışır
Geliyorum, telli turnam, yoldayım
Yolum kısaldıkça gör ne hâldeyim!
Gece-gündüz hasretle yol gözlemiş,
Uçmak için kanatları sızlamış…
Geliyorum, telli turnam, yoldayım
Aşktan esrik düştüm, gör ne hâldeyim!
Çok direndim en sonunda “pes”dedim,
Keseceksen ellerimi kes dedim;
Eseceksen yüreğimde es dedim
Geliyorum, telli turnam, yoldayım
Ben sana gelirken gör ne hâldeyim!
Söyle dağlarına bizi saklasın,
İlk celsede davâmızı aklasın…
Ara-sıra kapımızı tıklasın,
Geliyorum, telli turnam, yoldayım
Ben seni düşlerken gör ne hâldeyim!
Göçmen kuşlar hazırlandı göçmeye
Gönlüm razı değil sensiz uçmaya
Gün doğarken Elmadağ’ı geçmeye
Geliyorum, telli turnam, yoldayım
Yollarda terör var, gör ne hâldeyim!
Gelişimi toroslardan ünlerim
Sustuğumda ufukları dinlerim
Senin ile şifrelenmiş genlerim
Geliyorum, telli turnam, yoldayım
Seni damıtırken gör ne hâldeyim!
Son leylek yuvada boynunu büker
Bir keklik aşkına ne diller döker
Beden acı çeker, ruh acı çeker
Geliyorum, telli turnam, yoldayım
Pusulam şaşırmış, gör ne hâldeyim!
Aşk, gönülde parlar, kana karışır
Aşk, en kadim bayram, küsler barışır
Karakoç’sa yollar ile yarışır
Geliyorum, telli turnam, yoldayım
Yolum kısaldıkça gör ne hâldeyim!
aL!- Mesaj Sayısı : 13
Kayıt tarihi : 27/03/10
Yaş : 29
GELBURAYA
SAYFA:
Geri: ¶¶ŞİİRLER¶¶
M ı h G i b iNefret perdesinden yansıyan sûret,
Boğulur asitli mor bir boyada.
Aynı kalıptansa sûretle, sîret,
Suç ne törededir ne de hayâda.
Taş diyorsun, sözden ağır taş olmaz;
Dosta fırlatırsan asla hoş olmaz.
Her bedende birden fazla baş olmaz,
İki keklik ötmez aynı kayada.
Zeytin, yeşil gözlerinden yaş döker;
İncirin üstüne karanlık çöker;
Sevdalı nar ah üstüne ah çeker
Bir ağaç kendini assa rüyâda.
Sıcakken iş görür elinde ütü
Kış boyunca gören var mı hüthütü?
Suçlama teleme tutmayan sütü,
Sütün damarı ak, kusur mayada.
Koruganı yoktur gönül katının,
Dizgini rüzgârdır yılkı atının
Dere boyundaki yarpuz otunun
Dalları, kökleri malihulyada.
Dönüşmüşse eğer kapı ziline
Kilit takamazsın sivri diline
Bir gün ulaşırsın son menziline
İster süvari ol, ister piyade.
Söz odur ki kavî dura mıh gibi
Matkap olup kurcalaya gâibi.
Sana fırsat vermiş mülkün sahibi,
Sevgi başak tutmaz haram riyada.
Boğulur asitli mor bir boyada.
Aynı kalıptansa sûretle, sîret,
Suç ne törededir ne de hayâda.
Taş diyorsun, sözden ağır taş olmaz;
Dosta fırlatırsan asla hoş olmaz.
Her bedende birden fazla baş olmaz,
İki keklik ötmez aynı kayada.
Zeytin, yeşil gözlerinden yaş döker;
İncirin üstüne karanlık çöker;
Sevdalı nar ah üstüne ah çeker
Bir ağaç kendini assa rüyâda.
Sıcakken iş görür elinde ütü
Kış boyunca gören var mı hüthütü?
Suçlama teleme tutmayan sütü,
Sütün damarı ak, kusur mayada.
Koruganı yoktur gönül katının,
Dizgini rüzgârdır yılkı atının
Dere boyundaki yarpuz otunun
Dalları, kökleri malihulyada.
Dönüşmüşse eğer kapı ziline
Kilit takamazsın sivri diline
Bir gün ulaşırsın son menziline
İster süvari ol, ister piyade.
Söz odur ki kavî dura mıh gibi
Matkap olup kurcalaya gâibi.
Sana fırsat vermiş mülkün sahibi,
Sevgi başak tutmaz haram riyada.
aL!- Mesaj Sayısı : 13
Kayıt tarihi : 27/03/10
Yaş : 29
GELBURAYA
SAYFA:
Geri: ¶¶ŞİİRLER¶¶
Gün Batarken Uyanan Mavi Balık toprağa kapanmışsın pençelerinle
yolduğun damarlardan kan fışkırıyor
akşam tâdadının ötesi buzul
yitiğini arıyorsun körelen gözlerinle
ne görünürde bir yayla var ne de avul
acı bir hava çalıyor yüreğindeki davul
rüzgâr tutunduğun her dalı kırıyor
toprak dazdır,toprak kepir,toprak bor
çipil gözlü bir balıkçıl yüzüne haykırıyor
ihaneti yaşamak öylesine zor
adâlet de,asâlet de seninle kaim
ayağında kırık yoksa ödünç ata binme
rol gereği ne sert görün ne de mülayim
özgül ağırlıksız alkışlara hiç sevinme
sözü nerden aldın ise götür o adrese bırak
kurtul kurtlu kabuklardan sen sen ol artık
beline sardığın emanet kuşağa
diline yüklediğin ağır yüke bak
hiç yama tutar mı böyle bir yırtık
emaneti taşımak öylesine zor
sûr-ı israfil’e kadar ay da,güneş de civan
her ömür bir kitaptır okunur ve biter
büyük yangınları işâret eder her duman
aşk olmasa bülbül ne diye öter
yerler gökler hercümerç olduğu zaman
güneşin gölgelerin kaybolduğu zaman
ister üryan dolaş,ister hil’at kuşan
magmaların pür hiddet akıştığı an
dilsiz ve binitsiz kalacak kitab-ı kader
kıyameti yaşamak öylesine zor
ibretler aynasıdır rüyâ dediğin
bir döner kuledir dünya dediğin
kapısı her zaman mezarlığa bakar
azrail sık sık görmeye gelir
hep ufuk ötelerinde gezinir hızır
ben eşyanın albenisine kapattım hislerimi
kızılçam kozalaklarını yakar gibi
uçurumun kıyısında yaktım kendimi
kül oldum,rüzgârlara bıraktım kendimi
muhabbeti ateşlemek öylesine zor
yolduğun damarlardan kan fışkırıyor
akşam tâdadının ötesi buzul
yitiğini arıyorsun körelen gözlerinle
ne görünürde bir yayla var ne de avul
acı bir hava çalıyor yüreğindeki davul
rüzgâr tutunduğun her dalı kırıyor
toprak dazdır,toprak kepir,toprak bor
çipil gözlü bir balıkçıl yüzüne haykırıyor
ihaneti yaşamak öylesine zor
adâlet de,asâlet de seninle kaim
ayağında kırık yoksa ödünç ata binme
rol gereği ne sert görün ne de mülayim
özgül ağırlıksız alkışlara hiç sevinme
sözü nerden aldın ise götür o adrese bırak
kurtul kurtlu kabuklardan sen sen ol artık
beline sardığın emanet kuşağa
diline yüklediğin ağır yüke bak
hiç yama tutar mı böyle bir yırtık
emaneti taşımak öylesine zor
sûr-ı israfil’e kadar ay da,güneş de civan
her ömür bir kitaptır okunur ve biter
büyük yangınları işâret eder her duman
aşk olmasa bülbül ne diye öter
yerler gökler hercümerç olduğu zaman
güneşin gölgelerin kaybolduğu zaman
ister üryan dolaş,ister hil’at kuşan
magmaların pür hiddet akıştığı an
dilsiz ve binitsiz kalacak kitab-ı kader
kıyameti yaşamak öylesine zor
ibretler aynasıdır rüyâ dediğin
bir döner kuledir dünya dediğin
kapısı her zaman mezarlığa bakar
azrail sık sık görmeye gelir
hep ufuk ötelerinde gezinir hızır
ben eşyanın albenisine kapattım hislerimi
kızılçam kozalaklarını yakar gibi
uçurumun kıyısında yaktım kendimi
kül oldum,rüzgârlara bıraktım kendimi
muhabbeti ateşlemek öylesine zor
En son MYSTERY tarafından C.tesi Mart 27, 2010 2:09 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
aL!- Mesaj Sayısı : 13
Kayıt tarihi : 27/03/10
Yaş : 29
GELBURAYA
SAYFA:
Geri: ¶¶ŞİİRLER¶¶
Girerim-çıkarım, gözüm yoldadır,
Gezenler ortada ama sen yoksun.
Tohum ekenekte, meyve daldadır,
Düzenler ortada ama sen yoksun…
Yanıktır, yüreği kokar evimin,
Yorgundur, sıvası akar evimin,
Kapısı dağlara bakar evimin,
Hâzânlar ortada ama sen yoksun…
Umut kovalayıp hayâl kurmaktan,
Dalga dalga kıyılara vurmaktan,
Yorgun düştüm yokluğunu sarmaktan,
Kızanlar ortada ama sen yoksun…
Muhatap yok, bölüşemem kozumu,
Annem bile beğenmiyor pozumu,
Takvim silkeliyor ince tozumu,
Tozanlar ortada ama sen yoksun…
Urbam buruş buruş, kunduram çamur,
Ölüdür kürkünü soyduran samur,
Kaç kez çiçek açtı koca ıhlamur,
Sezenler ortada ama sen yoksun…
Vakit düz ikindi bacalar tüter,
Gece olur ishak kuşları öter,
Ne acı azalır, ne hasret biter,
Yazanlar ortada ama sen yoksun…
Bir türlü kırılmaz bu sen zinciri,
Kim takar bu bilek kesen zinciri?
Hayatım bir garip desen zinciri
Çizenler ortada ama sen yoksun…
Rüzgâr kapı kapı gezer evleri,
Şehri basar Kaf Dağı'nın devleri,
Aşmak çok zor aşk yolunda şevleri,
Çözenler ortada ama sen yoksun…
Gezenler ortada ama sen yoksun.
Tohum ekenekte, meyve daldadır,
Düzenler ortada ama sen yoksun…
Yanıktır, yüreği kokar evimin,
Yorgundur, sıvası akar evimin,
Kapısı dağlara bakar evimin,
Hâzânlar ortada ama sen yoksun…
Umut kovalayıp hayâl kurmaktan,
Dalga dalga kıyılara vurmaktan,
Yorgun düştüm yokluğunu sarmaktan,
Kızanlar ortada ama sen yoksun…
Muhatap yok, bölüşemem kozumu,
Annem bile beğenmiyor pozumu,
Takvim silkeliyor ince tozumu,
Tozanlar ortada ama sen yoksun…
Urbam buruş buruş, kunduram çamur,
Ölüdür kürkünü soyduran samur,
Kaç kez çiçek açtı koca ıhlamur,
Sezenler ortada ama sen yoksun…
Vakit düz ikindi bacalar tüter,
Gece olur ishak kuşları öter,
Ne acı azalır, ne hasret biter,
Yazanlar ortada ama sen yoksun…
Bir türlü kırılmaz bu sen zinciri,
Kim takar bu bilek kesen zinciri?
Hayatım bir garip desen zinciri
Çizenler ortada ama sen yoksun…
Rüzgâr kapı kapı gezer evleri,
Şehri basar Kaf Dağı'nın devleri,
Aşmak çok zor aşk yolunda şevleri,
Çözenler ortada ama sen yoksun…
aL!- Mesaj Sayısı : 13
Kayıt tarihi : 27/03/10
Yaş : 29
GELBURAYA
SAYFA:
Geri: ¶¶ŞİİRLER¶¶
SANA YAZDIM
Mürşidimi soranlara, hep seni tarif ettim,
Her zaman dizlerinin dibiydi, benim mektebim;
Ben tuttum sabırla çile çile yazdım...
Çeksen bile koruyucu kanatlarını üstümden,
Senin öğrettiklerinle şimdi ben ayakatayım;
Anlarsın, bu şiiri sana yazdım...
Her gece yıldızları yakan elimsin diye,
Beynime, yüreğime tercüman dilimsin diye
Adını adımla bile bile yazdım...
Dil susunca uğuldar içimizde ki mağara,
Gönül Mansur gibi bin kez çekilip dara;
Anladım adını güle yazdım...
Şair oğlu şairim, redd-i miras hakkım yok,
Gider gittiği yere, yaydan fırlayan ok;
Bunu her menzile yazdım...
Mürşidimi soranlara, hep seni tarif ettim,
Her zaman dizlerinin dibiydi, benim mektebim;
Ben tuttum sabırla çile çile yazdım...
Çeksen bile koruyucu kanatlarını üstümden,
Senin öğrettiklerinle şimdi ben ayakatayım;
Anlarsın, bu şiiri sana yazdım...
Her gece yıldızları yakan elimsin diye,
Beynime, yüreğime tercüman dilimsin diye
Adını adımla bile bile yazdım...
Dil susunca uğuldar içimizde ki mağara,
Gönül Mansur gibi bin kez çekilip dara;
Anladım adını güle yazdım...
Şair oğlu şairim, redd-i miras hakkım yok,
Gider gittiği yere, yaydan fırlayan ok;
Bunu her menzile yazdım...
aL!- Mesaj Sayısı : 13
Kayıt tarihi : 27/03/10
Yaş : 29
GELBURAYA
SAYFA:
Geri: ¶¶ŞİİRLER¶¶
Sana Arzuhâlim Deste Destedir
Bir özge mekân ki bir güldestedir,
Satır satır, sayfa sayfa bestedir.
Kemâle erişmiş bir güzelleme
Yağmur da, çiçek de hep bu sestedir.
Koçak kal, gökçek kal, hep göklere bak,
Sevdamın debisi yoğun histedir.
Sürgünün kaderi kaçak kırmızı,
Bazen aydınlıkta, bazen sistedir.
Ey, gönül şehrimin kadim ecesi!
Sana azuhâlim deste destedir.
Bir özge mekân ki bir güldestedir,
Satır satır, sayfa sayfa bestedir.
Kemâle erişmiş bir güzelleme
Yağmur da, çiçek de hep bu sestedir.
Koçak kal, gökçek kal, hep göklere bak,
Sevdamın debisi yoğun histedir.
Sürgünün kaderi kaçak kırmızı,
Bazen aydınlıkta, bazen sistedir.
Ey, gönül şehrimin kadim ecesi!
Sana azuhâlim deste destedir.
aL!- Mesaj Sayısı : 13
Kayıt tarihi : 27/03/10
Yaş : 29
GELBURAYA
SAYFA:
Geri: ¶¶ŞİİRLER¶¶
Bir Ağrı ki
Köşe başlarını tutmuş tutanlar
Geviş getiriyor Hakk'ı yutanlar.
Nice şehitlikte faşing düzenler,
Şu hürriyet alıp afyon satanlar.
Köşe başlarını tutmuş tutanlar
Geviş getiriyor Hakk'ı yutanlar.
Nice şehitlikte faşing düzenler,
Şu hürriyet alıp afyon satanlar.
aL!- Mesaj Sayısı : 13
Kayıt tarihi : 27/03/10
Yaş : 29
GELBURAYA
SAYFA:
Geri: ¶¶ŞİİRLER¶¶
Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman
Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırır beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.
Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.
Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadîm Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırır beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.
Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.
Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadîm Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
aL!- Mesaj Sayısı : 13
Kayıt tarihi : 27/03/10
Yaş : 29
GELBURAYA
SAYFA:
Geri: ¶¶ŞİİRLER¶¶
Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman II
Bilirsin ki burda değilim artık
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...
Gelir benim yüreğimde toplanır,
Dağların üstünden sıyrılan duman.
Bir yanım mosmordur, bir yanım beyaz,
Bir yanım karakış, bir yanım ilk yaz.
Can evime bakışların saplanır;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman;
Ne sen gurbetçisin, ne ben sılacı.
Senden gayrısına bakmam mümkün mü;
Gözlerimi esir alan dağlardan.
Kapımı üç defa çalan postacı
Adresinde yok! Diye notlar düşer,
Eski adresimde bir hüzün eser;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...
Eski adresimse kurumuş bir gül,
Gizemli bir ıtır, domur domur kan,
Yaba yaba yelde savrulur gönül,
Firkatli turnalar geçer uzaktan.
Dalgınlığım debimetre tanımaz,
Başım çarpar bir gemi bordasına
Düşerim bir girdabın ortasına
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...
Birden bezeklenir sevda haritam,
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman...
Lâleler toplarım ben tutam tutam,
Bizim için çalar kıvrak bir keman.
Gök papatya, yer ise lâle bahçesi,
Aşka ışık dokur kuşların sesi.
Seninle hep aynı yerde oluruz;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...
Kumaşı eprimiş üç mevsim geçer,
İlkyazla uyanır derin uyuyan.
Tan sesine cıvıldaşır serçeler,
Sevdadır anlıma namlu dayayan.
Havuzuma ay ışığı dökülür.
Bilirsin ki burda değilim artık,
Ruhum yağmur yağmur göğe çekilir;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...
Gülde çiy damlası... Buzum sırçayım;
Güneşe çarpınca param parçayım.
Bir gün Emirgândayım, bir Kanlıcada,
Üsküdarda, Beykozda, Çamlıcada.
Şehir bir hançerken kan burgacında.
Mekâna sığar mı bu deli yürek?
Bir sevda çeşmesi, bu deli yürek.
Baylanır, beklerken baygın düşerim;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...
Bilirsin ki burda değilim artık
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...
Gelir benim yüreğimde toplanır,
Dağların üstünden sıyrılan duman.
Bir yanım mosmordur, bir yanım beyaz,
Bir yanım karakış, bir yanım ilk yaz.
Can evime bakışların saplanır;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman;
Ne sen gurbetçisin, ne ben sılacı.
Senden gayrısına bakmam mümkün mü;
Gözlerimi esir alan dağlardan.
Kapımı üç defa çalan postacı
Adresinde yok! Diye notlar düşer,
Eski adresimde bir hüzün eser;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...
Eski adresimse kurumuş bir gül,
Gizemli bir ıtır, domur domur kan,
Yaba yaba yelde savrulur gönül,
Firkatli turnalar geçer uzaktan.
Dalgınlığım debimetre tanımaz,
Başım çarpar bir gemi bordasına
Düşerim bir girdabın ortasına
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...
Birden bezeklenir sevda haritam,
Ihlamurlar çiçek açtığı zaman...
Lâleler toplarım ben tutam tutam,
Bizim için çalar kıvrak bir keman.
Gök papatya, yer ise lâle bahçesi,
Aşka ışık dokur kuşların sesi.
Seninle hep aynı yerde oluruz;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...
Kumaşı eprimiş üç mevsim geçer,
İlkyazla uyanır derin uyuyan.
Tan sesine cıvıldaşır serçeler,
Sevdadır anlıma namlu dayayan.
Havuzuma ay ışığı dökülür.
Bilirsin ki burda değilim artık,
Ruhum yağmur yağmur göğe çekilir;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...
Gülde çiy damlası... Buzum sırçayım;
Güneşe çarpınca param parçayım.
Bir gün Emirgândayım, bir Kanlıcada,
Üsküdarda, Beykozda, Çamlıcada.
Şehir bir hançerken kan burgacında.
Mekâna sığar mı bu deli yürek?
Bir sevda çeşmesi, bu deli yürek.
Baylanır, beklerken baygın düşerim;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...
aL!- Mesaj Sayısı : 13
Kayıt tarihi : 27/03/10
Yaş : 29
GELBURAYA
SAYFA:
Geri: ¶¶ŞİİRLER¶¶
Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman III
Saçlarına pütür pütür yapışmış,
Gözlerinin rengi ile sıvanmış
Bir avuç kuru çiçek topladım.
Kırılıp dökülmesinler diye
Sevgiyle, özenle tek tek topladım.
Yürek fideledim zamana ve mekâna,
Hasat vakti geldi yürek topladım.
Belli ki bu yıl da vuslat gecikecek
Aşıdır, serumdur, besindir her umut,
Ey sevgili umudunu diri tut! ...
Bedenim hür değil, mühlet ver bana,
Er veya geç çıkıp geleceğim sana;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...
Mevsimi geçiyormuş, geçsin varsın,
Hep böyle dönüyor zaman tekeri.
Biri gider, biri gelir mevsimlerin,
Sonsuzluğu, diri aşklarla kucaklarsın.
Acılardan damıtırsın şekeri,
Sabrı da güzel olur çeyizi hazır kızların.
En ışıltılı çağında yıldızların
Kaç bıldır öteden göz kırpar bana,
Her umut bir yoldaş, her dert âşina.
Sorma ıhlamurlar ne zaman çiçek açar? ...
Beni güneşin ortasına atsalar da
Yanarım, pişerim, gelirim sana;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...
Saçlarına pütür pütür yapışmış,
Gözlerinin rengi ile sıvanmış
Bir avuç kuru çiçek topladım.
Kırılıp dökülmesinler diye
Sevgiyle, özenle tek tek topladım.
Yürek fideledim zamana ve mekâna,
Hasat vakti geldi yürek topladım.
Belli ki bu yıl da vuslat gecikecek
Aşıdır, serumdur, besindir her umut,
Ey sevgili umudunu diri tut! ...
Bedenim hür değil, mühlet ver bana,
Er veya geç çıkıp geleceğim sana;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...
Mevsimi geçiyormuş, geçsin varsın,
Hep böyle dönüyor zaman tekeri.
Biri gider, biri gelir mevsimlerin,
Sonsuzluğu, diri aşklarla kucaklarsın.
Acılardan damıtırsın şekeri,
Sabrı da güzel olur çeyizi hazır kızların.
En ışıltılı çağında yıldızların
Kaç bıldır öteden göz kırpar bana,
Her umut bir yoldaş, her dert âşina.
Sorma ıhlamurlar ne zaman çiçek açar? ...
Beni güneşin ortasına atsalar da
Yanarım, pişerim, gelirim sana;
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman! ...
aL!- Mesaj Sayısı : 13
Kayıt tarihi : 27/03/10
Yaş : 29
GELBURAYA
SAYFA:
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz